27 Haziran 2014 Cuma

Bunu Evde Deneyin: Lavanta Keseleri

Ayşe Ece'nin bebek mevlidinde dağıtmak üzere bu keseleri hazırlamıştık annemle. Yapması çok eğlenceliydi benim için. Bunları bebeğinizin doğumunda hastanede dağıtmak için, bizim gibi kırk mevlidinde vs. dağıtmak için ya da nikah şekeri olarak yapabilirsiniz. 

Hazırlık Aşaması

Öncelikle renklere karar verdim, siz isterseniz tek renk de kullanabilirsiniz. Sonra buna uygun kumaş, keçe ve kurdele aldım. Kumaşları her renkten yarımşar metre almıştım ama hepsi bitmedi bile. Keçe evde daha önceden vardı, uygun renkleri seçip kullandım. Kurdeleleri de yine kumaşlara uygun renkte seçtim. Bazıları da daha önce başka işlerde kullandıklarımın artıklarıydı. 

İçlerine koymak için ben lavanta seçtim, siz isterseniz bildiğiniz hoş kokulu başka bir bitki ya da küçük poşetlerde şeker vs. seçebilirsiniz. Hatta içlerini sadece elyafla doldurup iğnelik olarak bile kullanabilirsiniz. 

Yapım Aşaması

Keselerin boyutlarına (dikiş payı hariç 10 cm x 13 cm) karar verdikten sonra kumaşları kestim, tabii ki her kese için ön ve arka yüz olmak üzere ikişer tane. Sonra keselerin üstüne dikeceğim keçe figürlere karar verip bunları önce bir kağıda çizdim, sonra ince kartona aktardım ve bunları kestim. Sonra figürleri keçenin üstüne koyup kestim. 

Ardından ön yüzlere bu figürleri elde diktim. Sonra ön ve arka yüzleri makinede birleştirip ağızlarına overlok benzeri bir dikiş çektim. İçlerini ise dip taraflara biraz pamuk, araya lavanta, üste yine bir parça pamuk olacak şekilde doldurdum ve ağızlarını da uygun renkteki kurdelelerle sıkıca bağladım ve ufak bir fiyonk attım. 

En son olarak da (buradaki fotoğraflarda henüz iliştirmemiştim ama) Word'de hazırladığım küçük etiketleri çıktı alıp kestikten sonra zımbayla kurdelelerin bir kenarına iliştirdim. 

İşte o keselerden bazılarını paylaşıyorum sizlerle. İlham vermesi dileğiyle... 



 

 

 

 

 

 

Bunu Sevdim: Renk Koruyucu Mendil

1. Geleneksel "Bunu Sevdim" yazısına hoş geldiniz. Bu "birinci geleneksel" ifadesine de tavımdır yani. Şaka bir yana bu başlıktaki yazılarımda (tabii ki devamını getirebilirsem) beğendiğim ürünleri paylaşmayı düşünüyorum. İlk olarak da renk koruyucu mendilleri yazmaya karar verdim. Elbette bilenler vardır ama daha önce duymamış olanlar için faydalı olacaktır. 

Bu ürünü ilk olarak başka bir şey için BİM'e girdiğim bir gün görmüştüm, markası BİLL'di. Şöyle bir elimde evirip çevirdim. İşe yarar bir şey gibi görünüyordu, dedim alayım. Sonra ilk olarak Ayşe Ece'nin çamaşırlarında denedim. Özellikle küçük bebeği olanlar beni anlar. Yıkanacak bir sürü minik minik kıyafet vardır ortada; kimisi beyaz, kimisi açık renk, bazıları da koyu renk. Şimdi bunların hepsini bir atsan renkleri birbirine çıkıyor, ayrı ayrı atayım desen bir sürü enerji, su vs. israfı. Bir de renklere göre ayırıp atsan makinenin yarısından çoğu boş kalıyor, kısa programlar için bile. İşte bu mendillerle çamaşırları attığınızda hiçbirinin rengi bir diğerine solmuyor. Mendil koyu renklerin ya da solacak ne varsa onun rengini üstüne topluyor. Böylece siz de hem zamandan, hem enerjiden hem de sudan tasarruf etmiş oluyorsunuz. 


                                
Kullanımı basit: Çamaşırlarınızı her zamanki gibi makineye atıyorsunuz, bu mendili de çamaşırlarınızın arasına koyuyorsunuz. Deterjanınızı vs. koyup makineyi her zamanki gibi çalıştırıyorsunuz. Hepsi bu kadar.

İlk olarak BİLL markasını denemiştim, bitince gidip BİM'den tekrar alayım dedim ama meğer BİM'de haftalık kampanyalar oluyormuş, oradaki bir ürün olduğundan sürekliliği yokmuş. Sonra bugün Carrefour'da Dr. Beckmann markalı olanı gördüm ve gelince yine Ayşe Ece'nin çamaşırlarında denedim, sonuç güzel. Bütün çamaşırlar kendi renklerinde kalmış. 

Ürün fiyatlarına gelince, BİLL marka olanı hatırlamıyorum maalesef ama Dr. Beckmann 20'lisi 13 lira 50 kuruştu. Her bir mendili çamaşırların renk yoğunluğuna göre ikiye bölerek de kullanabileceğinizi düşünürseniz bir paket 30-40 yıkama için kullanılabilir. 

Bir Bunu Sevdim yazısında daha görüşmek üzere, sevgiyle kalın efenim :)




22 Haziran 2014 Pazar

Bunu Evde Deneyin: Evde Saç Kesmenin Dayanılmaz Hafifliği



Bunu evde deneyin dedim ama eğer saçlarınız sizin için hayatınızın anlamıysa, onlara adeta "kıymetlimisss" diyerek yaklaşıyorsanız bence denemeseniz daha iyi. Ancak benim gibi, yok efendim kökü bende nasıl olsa, kötü de olsa uzar gider, zaten önemli olan benim beğenmem derseniz deneyin.

Daha önce de kesmiştim saçlarımı, ama benimki öyle filmlerde, kliplerde vs. gördüğünüz gibi depresyon kaynaklı, salya sümük ağlamalı değildi. Gayet de mutlu olduğum zamanlarda, hem de böyle "oh oh, nasıl da gitti saçlar, hafifledim ne güzel." düşünceleri eşliğinde olmuştu. 


Neden evde kesiyorsun dediğinizi duyar gibiyim. Doğum hikayemi de okuyup bu kadın da her şeyi evde yapma takıntılı herhalde gibi bir düşünceniz olmasın. Sadece kuaför salonlarını gidilmesi eğlenceli yerler olarak göremiyorum, pek çok hemcinsimin aksine. Zaten 26 yıllık hayatımda herhalde yaşadığım sene sayısı kez bile gitmemişimdir kuaföre. 

Bugün de ne zamandır ertelediğim saç kesimini yapma zamanının geldiğine karar verdim. Fotoğraflar yok ama hayal gücünüze güveniyorum.

Saçlarımı keserken şunlara dikkat ettim:

*Saç Modeli Seçimi: İlk başta tabii ki saç modelinize karar verin. Ancak gerçekçi olun. Yapamayacağınız işe girişmeyin. Tercihinizi daha minimal saç kesimlerinden yana kullanın. Ne bileyim işte, hepsi aynı boyda ve omuza gelecek şekilde olsun gibi. Benim bu işte deneyimim olduğundan bir seviye daha üstte, asimetrik bir model seçtim. Ama eliniz bu tür işlere yatkın değilse,

       şu modeli isteyip  Farklı tarzda kısa saç modelleri    

sonunda şöyle olabilirsiniz  

Dikkat edin yani :)

*Saçların Durumu: Kesinlikle ama kesinlikle saçlarınız ıslak olmalı. Benim gibi banyo sonrasını tercih edebilirsiniz. Bir de saçlarınızda dolaşıklık vs. olmamalı.

*Kullandığım Araç-Gereç: Güzel bir tarak ve kör olmayan bir makas. Makasınız düzgün kesmiyorsa rezil rüsva olursunuz.

*Saç Uzunluğu: Unutmamanız gereken şey, saçların ıslakken kuru olduğu zamanlara göre daha uzun olduğudur. Bu yüzden saçlarınızı normalde istediğinizden biraz daha uzun kesmenizde fayda var. Kuruyunca asıl istediğiniz boyda olurlar. Bir de tabii ki istediğinizden daha uzun keserseniz olur da hata yaptığınızda bunu düzeltme şansınız olur.

Ben bugünkü saç kesimimi kısaca şöyle yaptım: Banyodan sonra saçlarımı güzelce taradım. Yandan ayırdım. Asimetrik kesmek istediğim için saçlarımın hepsini kısa olmasını istediğim tarafta topladım. 
Yani bu fotoğraf üstünden anlatacak olursam, ben size göre sol tarafı kısa, diğer tarafı uzun istedim o yüzden saçlarımı sol tarafa topladım ama soldan ayırdım. Sonra elimle topladığım ve omuzlarımı bir karıştan fazla geçen saçlarımı kırt kırt kestim. Sonunda ortaya şöyle bir şey çıktı:

                                                        
Şimdi misler gibi kısa saçın tadını çıkarıyorum, gidip gelip aynada kendime bakıyorum :)

9 Haziran 2014 Pazartesi

Bebekli Hayat: Ayşe Ece'yle Tuvalet İletişimi

Bebek altı değiştiren herkes en az bir kez şunu yaşamıştır: Bebeğin altını temizlemek için bezini açarsınız ve o sevimli şey, özellikle erkek bebekler, anında üstünüze ya da daha kötüsü suratınıza çişini bir güzel yapar. Bunun nedeni şüphesiz o bebeğin sizle bir alıp veremediğinin olması değil. O sadece altını kirletmek istemiyor, hepsi bu. Evet, nedeni bu kadar basit. Tüm insanlar ve birçok memeli gibi o da yaşadığı yeri, bu durumda bezini kirletmek istemiyor. Bunu aslında doğduğu ilk günden itibaren bize çeşitli sinyallerle söylüyor ama böyle bir şeyin farkında olmadığınızda bebek de haliyle şöyle düşünüyor: "Hımmm, çişim geldi, kakam geldi, söyledim söyledim anlamadılar. Demek ki bu bez benim tuvaletim. İyi madem ben de buraya yaparım bundan sonra." Ve böylece bebeğiniz beze bağımlı hale geliyor. 



Benim bu sinyalleri gerçekten fark etmem kızım doğduktan bir-iki gün sonra oldu. Ayşe Ece ne zaman çişi ya da kakası gelse ağlıyordu ve altını açana kadar da buna devam ediyordu. Ne zaman altını açıyordum işte o zaman suratında bir rahatlama ifadesiyle ve dudaklarını "0" şeklinde büzerek işini hallediyordu. 

Bu konuyu hamileyken Bebek Yapım Bakım Onarım sitesinde okumuştum. Sevgili Evren Bay'ın tuvalet iletişimiyle ilgili çok güzel bir yazı dizisi var. O yazıları okuyup kızım doğunca ben de bunu uygularım demiştim. Kızımın bu halleri ve annemin de, sen daha kırklıyken seni çişe tutmaya başlamıştım, bir yaşına yakın da bezini bıraktın, demesi beni cesaretlendirdi ve Ayşe Ece 4-5 günlükken tuvalet iletişimine başladık. 

Peki nedir bu tuvalet iletişimi? Bahsettiğim sitede  bu konu ayrıntılarıyla açıklanmış. Ben de burada kısaca anlatayım:

Öncelikle bu, tuvalet eğitimi kesinlikle değil. Zaten küçücük bir bebeğe eğitim vermeyi düşünmek gülünç bir fikir. Bu sadece bebeğinizin bir ihtiyacını karşılamaktan ibaret. Yani nasıl karnını doyurup uykusu gelince uyumasına yardımcı oluyorsanız tuvaleti gelince de çişe tutuyorsunuz. 

Neden yapıyoruz bunu? Ben, bebeğim altını kirletip sonra da saatlerce o bezin içinde bakterilere maruz kalmasın diye, ıslaklıktan ya da kakasından rahatsız olmasın diye, bebeğime tuvalet olarak sadece bezini değil, alternatif olarak lavaboyu ya da çiş kabını ya da başka bir yeri kullanabileceğini göstermek için, doğayı korumak için yapıyorum. Kızıma yıkanabilir bez kullandığım için çevre kirliliğini artıracak hazır bez yığınlarımız yok neyse ki. 

Nasıl yapıyoruz? Ben ilk zamanlar, yaklaşık bir-bir buçuk ay kadar yattığı yerden başının arkasına bir destek koyarak bezine yaptırıyordum. Tabii ki o zamanlar çok sık çiş ya da kaka yaptığından hepsini yakalamak mümkün değildi. Ben de bezi değiştireceğim zaman zaten kirlenmiş beze son çişini ya da kakasını "çişş, çişş" ya da "ıhh ıhh" diyerek yaptırıp yeni bezi bağlıyordum. O zamanlar amacım ona bezin tuvalet olmadığını hissettirmek, doğuştan gelen kendini kirletmeme içgüdüsünü köreltmemekti. Bu aydan sonra kucağımda sırtını göğsüme yasladım ve dizkapaklarının altından tutup lavaboya yaptırdım. Şimdi Ayşe Ece dört buçuk aylık ve lavaboya ve bir de lazımlık olarak kullandığım plastik bir kaba dönüşümlü olarak çişini ve kakasını yapıyor. Artık çiş sayısı azaldığı ve kakası da bir düzene girdiği için işler daha da kolaylaştı.

Ne zaman yapıyoruz? Ben sabah uykudan uyandığında, (ki artık geceleri çiş yapmadığından bezi kuru kalkıyor ve ilk çiş de lavaboya gidiyor), yine gün içindeki uykularından uyandığında, karnı doyduktan beş-on dakika sonra ve yine beslenmeden yarım saat-kırk beş dakika sonra, gereksiz yere huzursuzlanıp kucağımda durmak istemediğinde ve banyodan önce ve sonra çişe tutuyorum ve bunların neredeyse hepsinde çişimizi ya da kakamızı yapıyoruz. Yani sizin anlayacağınız kızımın altı neredeyse hep kuru ve kendisi bu durumdan oldukça memnun.

Bebeğin tuvaletinin geldiğini nasıl anlıyoruz? Dediğim gibi ben zaten belli vakitlerde çişe tutuyorum, çoğu zaman da içgüdüsel olarak. Bu zamanlarda çoğunlukla o da sinyal veriyor zaten. Bunlar arasında ağlar gibi sesler çıkarma, ayaklarını birbirine sürtme, emiyorsa bırakıp suratıma bakma ve kaka için tabii ki gaz çıkarması :) gibi şeyler var. 

Ama ama bebeğin psikolojisi bozulur, ileride kişilik bozuklukları olur mazallah diyenlere ben de diyorum ki, ben de annem de, babam da, onun babası da ve Anadolu'da milyonlarca kişi ve yeryüzünde bir sürü yerde milyarlarca kişi bu yöntemle yetiştirilmiş. Bizzat ben kendimde bu açıdan bir sorun olduğunu düşünmüyorum, aksine iyi ki annem böyle yapmış diyorum. Sonuçta hazır bezlerin tarihi nedir ki ülkemizde? Bundan önce kadınlar belki de sürekli bez yıkamamak için bunu keşfetmişlerdi. Bilemeyiz ama iyi bir şey yaptıklarını düşünüyorum.



Sonuç olarak diyebilirim ki, bu gerçekten de bebeğinizle iletişiminizi güçlendiriyor, biraz büyüyüp size tepki vermeye başladığında eğlenceli vakit geçirebiliyorsunuz. Bebeğinizi rahatsız eden o bezlerden görece daha erken bir yaşta kurtulabiliyorsunuz. En önemlisi de bezine kakasını boydan boya yapmış bir bebeğin altını temizlemeye uğraşmaktansa bebeğiniz sinyal verip kakasının geldiğini söylediğinde onu tuvalete götürmek ve sonra da akan suda poposunu yıkamak çok daha kolay ve sağlıklı. 

Uzun bir yazı oldu ama umarım konuyla ilgilenenler için ilham verici, bilgilendirici bir yazı olmuştur. 


*Konuyla ilgilenenler için yukarıdaki yazı dizisinin yanı sıra bir de Facebook grubu var.