Hep böyle derlerdi de içi boş bir laf gibi gelirdi. Anne olunca anlarsın. Elbette anne olmadan önce taş kalpli biriyken anne olunca şefkatli birine dönüşmüş değilim. O duygu şükür ki hep vardı içimde. Ancak şimdi, dünyanın bütün çocukları benim çocuklarım sanki. Nerede ağlayan bir çocuk görsem, nerede canı yanan bir çocuk görsem için yanıyor. Hele de bir şey yapamayınca. Anne olunca anladım, anne olmak demek kalbinin her bir hücresiyle kucaklamak demekmiş yavrunu ve onun bütün melek arkadaşlarını.
Yeni doğduğu zamanlarda Ayşe Ece'ye giydirdiğim çorapların dikişleri rahatsız etmesin diye çorapları hep tersinden giydirdim. Tenine doğrudan değecek birçok kıyafetini hep tersinden giydirdim, bir tek o rahat olsun diye. Benim anne babam da öyle büyütmüş beni. Geceleri annem bezimi değiştireceği zaman babam bez soğuk soğuk tenime değmesin diye onu bacaklarının, kollarının arasında ısıtırmış. Birçok anne baba da böyle değil mi? Evladının bir yeri çizilse içi gider, onun canı yansa keşke benimki yansa da ona bir şey olmasa der. Böyle böyle yıllar geçer, küçücük yavru büyür. Ona olan sevginiz katlanarak artar.
İşte son birkaç gündür, bunları düşünüp duruyorum. Özgecan'ı duymayan kalmamıştır sanırım. Dün gece kızımı uyuturken, annesini düşündüm. O da böyle böyle büyütmüştü yavrusunu. Ne yapıyordur şimdi? Nasıl dayanır ki insan buna?
Önceden yok muydu buna benzer olaylar? Vardı, onlara da çok üzülüyordum ama şimdi, anne olunca her şey daha başka bir anlam kazandı. Artık daha derinden hissediyorum acıları. O annelerin acıları benim acılarım. Onlarla birlikte ben de ağlıyorum.